Öfke Sonrası Pişmanlık ve Duygularla Yüzleşmek

 



Öfke… Anlık bir alev gibi. İçimizde birikir, kabarır ve bir noktada patlar. O anda haklı olduğumuzu sanırız. Sözler dökülür, kapılar çarpar, kalpler kırılır. Ama sonra... sessizlik gelir.

Ve o sessizlikte, pişmanlıkla baş başa kalırız. Çünkü öfke geçtiğinde geriye sadece yaptıklarımız kalır. Bir sözün ağırlığı, bir bakışın soğukluğu, bir hareketin yankısı...

Öfkeye teslim olduğumuz anlarda aslında kendimizden uzaklaşırız. Çünkü öfke, bizi yönetmek isteyen bir öğretmendir. Dersini almazsak, tekrar gelir. Daha gürültülü. Daha yakıcı.

Ama eğer bir adım geri çekilip, "Bu öfke bana ne anlatmak istiyor?" diye sorarsak… işte o zaman dönüşüm başlar. Çünkü öfke, aslında bastırılmış bir ihtiyaçtan, görülmemiş bir yaradan, anlaşılmamış bir histen beslenir.

Öfkeye uymamak zayıflık değil, bilgeliktir. Kendini tutabilmek, sonra oturup duygularını anlamak… işte asıl güç budur.

Ve o pişmanlık hissi? O da bir öğretmendir. “Bir dahaki sefere daha farkında ol” der. Dinlersen, büyürsün.


"Kendini tanıyan, öfkesini değil; sessizliğini dinler." – S.K.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalabalığın İçinde Sessiz Kalabilmek: Görünmeden Yaşamak Üzerine

Sessizlikle Uyanmak” “Awakening in Silience”