Başarıya Giden Yol İçimizden Geçer
Hayatın başından beri başarıyı bir varış noktası gibi düşündük. Mezuniyetler, terfiler, alkışlar… Hep bir şey olduktan sonra başarılı olacağımıza inandık. Oysa zamanla, dışarıdan gelen bu tanımların içimizde pek de bir karşılığı olmadığını fark ediyor insan. Çünkü günün sonunda, herkes çekip gittikten sonra geriye sadece kendin kalıyorsun. Ve o sessizlikte şu soruyla karşılaşıyorsun: Gerçekten başarılı mıyım, yoksa sadece öyle görünmeye mi çalışıyorum?
Aslında gerçek başarı, kimsenin görmediği anlarda başlıyor. Bir sabah kendin için erken kalktığında. Kimse zorlamamışken bir alışkanlığını değiştirdiğinde. Hayır demeyi öğrendiğinde. Kimsenin fark etmediği küçük dönüşümler bunlar ama içeride büyük bir hareket başlatıyor. Çünkü insan ancak kendine sadık kaldığında, dış dünyanın alkışına ihtiyaç duymamaya başlıyor.
Zorlandığında pes etmeyip, o gün de kendini toparlamayı başardıysan… İşte o gün başarılısındır. Çünkü başarı, bazen sadece “devam etmek” demektir. Kırılmışken iyileşmeye razı olmak, yorulmuşken bir adım daha atmak, sessizce kendini inşa etmeye devam etmektir. Hiçbir madalya verilmese de.
Bir noktadan sonra fark ediyorsun ki, başarı aslında içsel bir barıştır. Kendinle kavga etmeyi bıraktığında, başkalarının onayını beklemeyi kestiğinde geliyor. Kim olduğunu yavaş yavaş kabul ettiğinde, ne istediğini netleştirdiğinde. Belki hâlâ eksiksin, belki yolun başındasın ama bu sefer başka bir yerden güç alıyorsun. İçeriden.
Ve en güzeli, bu başarı kimseye ispat gerektirmiyor. Sessizce büyüyor. Derinden. Kalıcı bir iz gibi.
Tıpkı burada olduğu gibi: Sessiz Bir İz.
Yorumlar
Yorum Gönder